Hiç bir şeye muhtaç olmayan, her şeyden müstağni olan Rabbimizin bizden istediği var.
Birincisi:
Var eden ve veren olarak kendi güç ve kudretini tanıyıp haddimizi bilmek. Haddini bilen kullar olarak Rabbimizin kurduğu nizamda bizim için çizdiği rotaya tabi olmak. Bu rota bir başkasının hak sınırını geçmeden yürüyeceğimiz tek rota. Rotaya uymamız; takvamızdır. (oto kontrol/direksiyon hâkimiyetini kaybetmemek)
Bu neyi sağlar?
İkincisi:
Bu hem cinsinin hakkına el uzatmamayı, sana uzanan ele de müdahale etmeyi beraberinde getirir. Ve yine kim olursa olsun haksızlık karşısında susmamayı, mazlumun yanında yer almayı beraberinde getirir. Bu da sosyal hayatta adaletin sağlanmasını dolayısıyla barış ve huzuru beraberinde getirir.
Üçüncüsü:
Âlemleri yoktan var eden Rabbimizin, kusursuzca işleyen nizamında edebiyle yerini bulup orada haddini bilerek yaşaması canlı cansız tüm varlık âleminin uyduğu rotaya tabi olması. Günümüz dünyasında otokontrolünü/takvasını kaybedip fücur batağına saplanan kişinin çevreye diğer canlara verdiği zarar ortada. Yeryüzünün ifsadına sebep olan tek şey insanoğlunun heva ve hevesini ilah edinerek kendince bir hak paylaşımına girmesidir. Bu tür oluşturulan hukuk sistemi ise zulümden başka bir şey ortaya koymaz. Kural koyma yetkisi güçlünün eline geçtiğinde zayıfların ezilmesi kaçınılmazdır.
Bu duruma düşmemenin ya da düştükten sonra doğrulmanın tek yolu Rabbimizin bize gönderdiği kitaba sımsıkı sarılıp bağlanmaktır. Kur’an bize öncelikle Rabbimiz olan Allah’ı tanıtır. O’nu takdir edip ona yani gösterdiği rotaya teslim olmayı öğretir. Kişiliğimiz hakka tabi olacak kıvama gelir. Ve gönülden bağlı kullar ile yollar aşılır. Bize kazandırdığı yüce ahlak vahyin bilgisiyle ve Rasûlullah’ın örnekliğiyle birleşince Allah’ın kitabında övgüyle bahsettiği Rahman’ın kulları* oluruz.
Furkan Suresi 63-68. Ayetler
O Rahman (olan Allah)ın kulları, yeryüzü üzerinde alçak gönüllü olarak yürürler ve cahiller kendileriyle muhatap oldukları zaman “Selam” derler.
Onlar, Rablerine secde ederek ve kıyama durarak gecelerler.
Onlar: “Rabbimiz, cehennem azabını bizden geri çevir; gerçekten, onun azabı ödenmesi kaçınılmaz bir borç (veya sürekli bir acıdır)” derler.
“Şüphesiz o, ne kötü bir karargâh ve ne kötü bir konaklama yeridir.”
Onlar, harcadıkları zaman, ne israf ederler, ne kısarlar; (harcamaları,) ikisi arasında orta bir yoldur.
Ve onlar, Allah ile beraber başka bir İlah’a tapmazlar. Allah’ın haram kıldığı canı haksız yere öldürmezler ve zina etmezler. Kim bunları yaparsa ‘ağır bir ceza ile’ karşılaşır.