Salih amelle beslenen, şirksiz – şüphesiz bir imana sahip gibi bir derdim ve azmim varsa ; sözünden asla dönmeyen alemlerin Rabb’inin bana uyarısıdır. !
وَلَا تَهِنُوا وَلَا تَحْزَنُوا وَاَنْتُمُ الْاَعْلَوْنَ اِنْ كُنْتُمْ مُؤْمِنٖينَ
” Öyleyse cesaretinizi yitirmeyin ve üzülmeyin: Eğer (gerçekten) inanıyorsanız mutlaka (insanların) en üstünü olursunuz” 3/139
Bu Uyarı! İnanan bir bilincin bütün ortamlarda her hâlükârda takınması gereken bir anlayışa CESARET aşısıdır. Şirksiz imanın azameti, bu bilinç ve bilgiye sahip olanların, elbette o iman ve bilgiye sahip olmayanlardan üstünlüğünden şüphe olmayan bir konumda olduklarıdır. İmandan beslenen tüm değerlerin, imandan beslenmeyen diğer tüm değerlerden üstün olmanın garantisidir. Tüm diğer insani anlayışlardan ayrı ve farklı olduğunun ve bu beşeri değerlere karşı kibirsiz bir üstünlük duygusudur. Tüm beşeri değerlere karşı kıyaslaması mümkün olmayan ve şüphe duyulmaması gereken bir anlayışın ürünüdür. Dayandığı gücün şanına ancak bu yakışır.
….. Bütün kuvvetin Allah ‘ın olduğunu ve Allah’ın azabının pek şiddetli olduğunu bir bilselerdi” 2/165
….. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, haberdar olandır”…49/13 Öyle birinden daha güçlü kim olabilir ?
Eğer yeryüzünde bir zilletim söz konusu ise, bir eksiklik görünüyorsa ben kendimi sorgulamalıyım. Ancak insanlar nezdinde itibar sahiplerinin ve onların önderleri konumundaki çağdaş FRAVUNLARIN gücü önünde eğilmeyen ve direncini yetirmeyenin hak edeceği ve sabit hakikate dayalı bir üstünlük duygusudur. Bu anlayışın kaynağı ölümsüz ve mutlak güç sahibi Allah’la doğrudan bağlantılı bir anlayışın üstünlüğüdür. Böyle bir anlayışa tereddütsüz sahip değilsem ZALİMLERİN oluşturduğu gündemin etkisinden nasıl kendimi koruyabilirim.
Âlemlerin Rabbi mümin kulunu güçsüzlüğün MELANKOLİSİNE terk eder mi? Bu ilahi uyarı yalnızlık ve güçsüzlük duygusuna karşı bir uyarmasıdır.
Bunun içindir ki ; “Gevşemeyin, hüzünlenmeyin, eğer (gerçekten) inanıyorsanız (sonuçta) üstün olanlar sizler (olacaksınız) siniz.” 3/139
Salih amelle beslenen şirksiz imanın azameti, elbette bu imana sahip olanların bir ayrıcalığı olmalı değil mi?
Varlığın hakikati, hayatın değerlendirilmesi, vicdan ve bilinç açısından, dünya yönetimi açısından mümin kişi bütün bu değerler açısından bu anlayışa sahip olduğunda, dünyayı sarıp – sarmaladığı kötülük ve delâlete karşı Allah’ın gücünün arkasında farkında olarak, bu üstünlüğü hissedecektir.
Müslüman, soyut maddi güçler karşısında yenik duruma düşse de o hep Rabb’inin şu fermanını hatırında tutar.
“Küfredenlerin, öyle şaşaalı gümbürtülü durumlarda dolaşması seni aldatmasın” 3/196….198 mümin kişi, bütün olumsuzluklara rağmen Rabbine güven bilincinde sebat eder. Zafer görünen bir başarıdan ibaret değildir. Müminin kaybedeceği bir ” AN” yoktur.
Onun için bir GAZVEDE düşmana esir düşen bir Müslümanı yere yatırıp kalbine hançer sapladıklarında “işte şimdi ben kazandım. ” Vakarlı söylemi düşmanları melankolik psikolojiye sokmuştur.
Xalil CAN
