04 Tem 25 - Cum 9:09:am
Koyu Açık

Blog Post

Fikir Yorum > Fikir yorum > Neredesiniz?

Neredesiniz?

Geçtiğimiz Pazar günü eylemden eve dönmüşüz katılım yine çok zayıf, cami cemaatinin bile ilgisizliği, duyarsızlığı içimi yakıyor. İktidar baskısından mı korkuyorlar, yoksa sadece kendi çevrelerinden olmayanların çağrısına kulak vermek mi istemiyorlar? Belki de hata bizde… Belki de bir yerlerde yanlış yapıyoruz diye kendimi acımasızca sorguladığım bir anda, Filistinli bir muhabirin paylaştığı bir görüntüye takılıyor gözüm..

Enkazdan çıkarılan bir çocuğun cesedi… Gözleri sımsıkı kapalı. Sanki hâlâ hayatta. Sanki hâlâ bir sabaha uyanabileceğine inanıyor. Gözkapakları, korkunun mühürlediği kapılar gibi. Binlerce Gazzeli çocuktan sadece biri…

Ama asıl bomba onun üzerine değil, bizim insanlığımızın üzerine düşmüş ama kimsenin umurunda değil, “Ashab-ı Uhdûd” kıssası geliyor aklıma. Orada da insanlar ateş çukurlarına atılırken etraflarındakiler sessizdi. Tıpkı bizim gibi. Biz burada susarken, orada insanlar yanıyor. Açlıktan ölüyor. Enkaz altında can veriyor. Biz burada sessizce konforumuza sığınıyoruz Biz burada susarken, hımbıl, korkak, pişkin, umarsız dururken onlar orada yanıyor, gömülüyor, açlıktan ölüyor.
Gazze yanıyor. Gazze yıkılıyor. Gazze can veriyor…
Ve biz?
Sadece bakıyoruz, sadece izliyoruz. Gözyaşlarımızı bile içimize akıtacak kadar alışmışız suskunluğa.
Peki ya bu sessizlik?
Bu kayıtsızlık?
Nereye kadar?

Sivil Toplum(!) Kuruluşları ve İktidarın Gölgesi

Memlekette yüzlerce, binlerce STK var. Kimi ‘ümmetin sesi’, kimi ‘adalet savunucusu’, kimi ‘mazlumların temsilcisi’ olduğunu iddia ediyor. Ama ne zaman Gazze için bir ses yükselecek olsa, hemen göz ucuyla Saray’a bakıyorlar: “Rahatsız olur mu?” diye…

Çünkü onların sesi, ezilenin çığlığından değil, iktidarın öksürüğünden besleniyor. Onlar için vicdan, sadece ekranlarda kullanılan bir dekor. Onlar için Filistin, birkaç pankarttan ibaret. “İsrail’le ticaret durdurulsun” denilince susuyorlar. “Kürecik kapatılsın” denilince gözlerini kaçırıyorlar. “Limanlarımız neden hala Siyonist gemilere açık” dediğimiz de yanımızdan ayrılıyorlar. Çünkü onlar, hakikatin değil, menfaatin tarafındalar.

Limanlar Açık

İsrail’in kanlı elleriyle işlediği soykırım ortadayken, limanlarımız hâlâ açık. Mersin’den, İzmir’den, Çanakkale’den, Kocaeli’nden, Gemlik’ten, Haydarpaşa’dan, Ambarlı’dan gemiler kalkıyor. Kim bilir belki içinde, Gazze’de kullanılan bombaların hammaddeleri de var.

Bütün dünya görüyorken, iktidar “ticaret ayrı, vicdan ayrı” diye kandırıyor insanları. Ama bu kandırmaca değil; bu, apaçık ihanettir. Hem Gazze’ye, hem de kendi insanlığımıza. Filistinli çocukları diri diri yakan uçakların tankların yakıtı gönderen iktidar, varil başına 1,27 cent alıyoruz diye övünüyor. Soykırım işbirlikçiliğini bile pazarlamaya çalışan bir iktidarla karşı karşıyayız.

Kürecik: İsrail’in Gözleri Türkiye’de

Malatya’daki Kürecik radar üssü, ABD ve İsrail’in Ortadoğu’daki gözü, kulağı. O radar, Gazze’ye atılan füzelerin yönünü tayin ediyor belki de. Ama biz o radarı kapatmıyoruz. Ve Amerika, bu coğrafyada kimin patron olduğunu bize her gün hatırlatıyor. İran savaşı sırasında bu radar İsrail’e giden füzeleri ve rotalarını İsrail’e iletmediği söylenebilir mi? Kürecik radar üssünü bile kapatamayanların İran’a veryansın etmeleri ne acayip bir şeydir!

Biz Neredeyiz?

Biz halk olarak ne yapıyoruz? Birkaç tweet, birkaç kısa süreli eylem, sonra gündelik hayatın boğucu çarkına geri dönüş… Marketten alışveriş, akşam dizileri, tatil planları… Gazze’de çocuklar yakılarak öldürülürken, biz burada kahvemizin tadını eleştiriyoruz.

Bu nasıl bir çürümedir?

Vicdan bu kadar mı körelir? Kardeşlerimiz, din kardeşlerimiz, insan kardeşlerimiz orada diri diri yakılırken, aç bırakılırken, toprağa gömülürken, biz burada nasıl bu kadar rahat olabiliriz?

Sorumluyuz!

Evet, iktidar sorumlu.
İsrail’le yapılan her kirli ticaretin, her diplomatik gülümsemenin, her karşılıksız sessizliğin ortağıdır, soykırımın ABD’den sonra en büyük ortağıdır.

Ama biz de sorumluyuz!
Sustuğumuz için, korktuğumuz için, konforumuzun bozulmasını istemediğimiz için sorumluyuz!

Bu işbirlikçi iktidara bu ülkeyi dar etmediğimiz için bizde suçluyuz!

Bu eylemsizlik de suçtur. Bu sessizlik de cinayete ortaklıktır. Gazze’de ölen her çocuğun bedeninde biraz da bizim korkaklığımız, bizim suskunluğumuz, bizim edilgenliğimiz yatıyor.

Artık Yeter!

Bu halk, bu ümmet, bu coğrafya daha fazla susamaz! Limanlar derhal kapatılmalıdır! İsrail’le her türlü iş birliği sonlandırılmalıdır! Kürecik radar üssü, bir gün bile beklenmeden sökülüp atılmalıdır!

Ve biz, bu davayı sadece sosyal medyada değil, sokaklarda, meydanlarda, zihinlerimizde ve dualarımızda da taşımalıyız.

Çünkü Gazze sadece Gazze değildir.
Gazze, bizim yitirdiğimiz insanlığımızdır.
Ve o insanlık hâlâ toprağın altından, enkazın içinden feryat ediyor:
“Neredesiniz?”

Yorum Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir