Suriye işini, Lübnan işini, Filistin işini, Irak Libya işini..
Başka hiç bir iktidarla çözemezdi ABD. Çünkü hem cesaret edemezlerdi, hem de yer yerinden oynardı!
Bunu nasıl çözümleyebiliriz?..
Siyaset sosyolojisinde bir yöntem var, karmaşık görünen toplumsal siyasal meselelerin anlaşılması için kullanılır: Hristiyan teolojisindeki kilise kurumundan örneklenir.
Rahip ve rahibeler kesin inanmak zorundalar. Papazlar şüphe edebilirler. Kardinaller ateist dahi olabilir.
Burda bir ilişki biçimi var, ilişkide hiyerarşi var. Hiyerarşinin tepesindeki ne derse o tanrının sözü, ne isterse o tanrının isteğidir. Çünkü otorite olmuştur. Dolayısıyla sorgulanmaz. Şüphe edilmez.
O halde bir işi yaptırmak için bir kardinal gereklidir..
Kardinal nedir; inanan cemaati için nihai söz ve karar sahibi. Dolayısıyla ve aynı zamanda
kelime cambazı. Kelimeleri iyi kullanır, izahlarıyla olmayacak işi oldurur. Kim gibi?
Şair, sanatçı, politikacı gibi..
Bunlar nasıl konuşur? Her türlü tevile müsait cümleler kurarak. Herkes o cümlelerden hissesine düşeni/kendi anladığını alır.. Çok basit ve sade konuşurlar. Tüm hissiyatı dile getirirler. Hissiyatları söze dökerler..Bunlar
şöhret basamağının üstünde olduğu için her sözleri nas kabul edilir. Çünkü o yetkiye, güce ulaşmıştır.
Örnek neydi?
“İbneler” asla kendini savunacak kelimelere sahip değildir. Her toplumda aşağılanan varlıklar olmaktan kurtulamazlar.
Ama kardinaller çıkar, ibneleri “lezbiyen” yapar. Lezbiyenliği ibnelikten çıkartır, normalleştirir; özgürlük, demokrasi, cinsiyet hakkı falan bağlamında diye savunur.. herkeste bunu yer!
Kardinallik daha rahiplikten başlayarak dışardan desteklenen midir, kendiliğinden midir? Burayı çözmek başka bir bahistir.
Kardinalliğin ne olduğunu
anlamaz isek epeydir batının bize dayattığı hiç bir şeyi anlamayız!
Yukarda örneklenen Müslüman toplumların başına getirilenleri tekrar hatırlayalım. İsraili Gazzeyi bu çerçevede düşünelim. Olmaz denen şeyler oldu mu? Olduysa nasıl oldu?..
Başka bir misalle devam edip formülü uygulayalım! Kürtlerin kardinali kimdir? Apo.. Kürtleri ikna eder mi? Ediyor..
Apo’nun papazları bazı hususlarda şüphe edebilirler ama rahip ve rahibeler kesin inanmak zorundalar!
Burda derdimiz Kürtler değil, bir mesele var çözümlemeye çalışıyoruz!
Kardinal, papaz, rahip/rahibe hiyerarşisini ve işlevi anlatmak için verdim Suriye, Kürt meselesini..
Kardinal, papaz, rahip/rahibe hiyerarşisini nerden okudum biliyor musunuz?
Siyaset biliminden. Bu bilimin kallavi isimlerinden. Elbette batılılardan..
Bu örneklemeler üzerinden formülü anlamak, toplumda sıradışı işlerde olup bitenleri tahlil etmek için çok işe yarayışlıdır…
Ne kaldı geriye? Papa. Teoride Papa yok, onu başka çerçevede işliyorlar.
Papa, kardinaller arasından seçilir. Yani Papa bir kardinaldir. Ama en üstte olanı, ondan bi tane oluyor..
Papa olmak kolay değildir, her kardinale de nasip olmuyor zaten!
Ama herkeste bilirki papalık seçiminde bi dünya dengeler var, güçler çatışması var. Deçimdeyse o dengelerin uzlaşısı var. Bu uzlaşı şart..
Türkiye’de bir Papa olduğunu düşünmüyorum! O seviye yok bizde! İlla bir isim gerekse, yasayla korunanlar diyeceğim! Onların kardinal olduğuna şüphe yok ama papalıkları tartışılır. Çünkü dünyada oyunu biz kurmuyoruz artık!..
Bu hiyerarşideki Papalık müessesesi bizde “başkent kadısına-şeyh-ül İslama” benzetilebilir!
Bu benzetme uygun olursa halife Papa olur.
Hemen kızmayın. Bi şeyi anlamaya çalışıyoruz. Toplum ve siyaset tahlili yapıyoruz, bu modelleme üstünden.
Hem ne diye kızalım? 950’den sonraki Halifeler, bizim sandığımız Halifeler değildir: sultanın manevi/ruhani danışmanı, Müslümanların dini yetkilisidir.
Papalığın geçmişinde özerk örgütlenme var. Devlet seküler insanları, papalık dindar cemaati/insanları yönetiyor.
Devlet sonradan tek hükümdar kaldı ama papalığı kaldırmadı, emrine aldı.
Hah işte tam burda anlattıklarım devreye giriyor: Devlet tanrı oluyor, Papa onun peygamberi oluyor.. laiklik denen şeyde bu zaten.
Buna göre diyanet teşkilatını anlamak pek mümkün olur! Arada ilahiyatları imam-hatipleri yerlerine koyarak. Burda da seküler okullar var, din öğreten okullar var. Hristiyan çocukların gittiği kilise okulları gibi..
Bir memlekette işler nasıl dönüyor, insanlar neye nasıl ikna oluyor?
İnsanlar iktidarlara neden itaat ediyor?
Hah işte burayı anlamak içindi Papa-kardinal-papaz-rahip. formülü.
Bunlarsız olmaz mı? Hayır olmaz. Düşünsenize, insanlar ikna edilecek, itaat istenecek. Bazı işleri çözmek için kollektif rıza aranacak.
İyi de nasıl? Sadece para, güç, zorbalık yetmiyor. O halde bu müessese devreye girecek. Bu müessese meseleyi izah için örnekleniyor.
Yoksa kimin neyine gerek din, din adamlığı falan..
Kardinaller sadece iktidarda mı olur? Hayır muhalefette de vardır. Bu kardinaller Papa seçmek için vardır. Bir Papa gelir, süre biter gider, yerine başka bir kardinal gelir..
Bu müessese ve hiyerarşi illa kötü mü olur. Elbette hayır. Burda mesele, bu hiyerarşide toplumsal işler nasıl dönüyor onu anlatmak için örnekleniyor.
Çünkü insanlar hala dini söyleme muhtaç! Din, en ikna edici inanç, hala..
Bir tarikata bu gözle bakın. Oradaki hiyerarşiyi izleyin. Eğitimi, dayanışmayı, mensubiyeti izleyin.. Burda zor yok, silah yok.. Ne var? Gönüllülük.. Hah işte bu. iknanın en başarılı yöntemi.
Bir tarikat yüzlerce yıl nasıl ayakta durur? Geleneğini korur? Mirası yaşatır?
Her şey değişir. Sosyal hayat, insan, siyaset, ekonomi, üretim biçimi, teknoloji, dil.. vs her şey yenilenir. Dünyanın yasası bu.. Peki, değişmeden kalan iki şey ne?
Biri devlet, diğeri tarikat.. (tarikat her dinde var.)
Din nerde burda? Öyle ya?
Haa işte geldik papalık hiyerarşisine..
