Modern siyasetin ayakları Hristiyan ideolojisindedir demiştik. Özelikle Protestan teolojisindedir. Kavramları da Eski Grek’ten alıntıdır fakat burada dikkatimizi çekmesi gereken bir şey daha var.
Protestanlık ruhla bedeni, imanla ameli, dinle siyaseti ayırıyor. Hristiyanlıkta bunların arasındaki ilişki zayıftır ancak vardır. Protestanlık bunu bütünüyle ayırıyor Bir tarafta ruh, iman ve din; diğer tarafta amel, beden ve siyaset kalıyor. Kilise ve Devlet bunları bölüşüyor.
Din, iman ve ruh Kilisenin,
Beden, amel (eylem) ve siyaset DEVLETİN oluyor.
Protestan Hristiyanlık sen İNSANın -ki sonra devlet insanı VATANDAŞ yapacaktır- imanını, ruhunu ve dinini bana ver -ki vatandaş olmasını sağlamak için de bunlar kullanılabilir-, sen de onun ameliyle yani faaliyetleriyle , eylemleriyle, bedeniyle ve siyaseti ile ilgilenesin, diyor.
Başka bir deyişle DEVLET siyaseti ele geçirip modern zamanlar insanının amelini ve bedenini düzenleme, ona müdahale etme HAKKI kazanıyor. Toplumun düzenlenmesi, insani amelin eylemin de düzenlenme hakkı oluyor.
Böylesi bir iKTİDAR biçimi ile dünya ilk kez karşı karşıya gelmiştir.
(Abdurrahman Arslan, Zaman Dışı Konuşmalar, s:160)
Modern Devlet tarihte görülmemiş ceberrut bir TAHAKKÜM kurar.
Denizler, nehirler, yağmurlar, topraklar, madenler, ormanlar, hayvanlar, İNSAnLAR onundur. Çocuklar ailenmin değil onundur. İnsanların amelleri onundur, insanların bedenleri bile onudur.
Çocuğa dilediğin eğitimi veremesin, dili öğretemezsin, AŞIsız gezdiremezsin, diledi,ğin tedaviyi alamazsın, askere gitmeyeceğim, okula gitmeyeceğim diyemezsin. Gözetlenmeyeceğim, takip edilmeyeceğim diyemezsiniz. Her şeyiniz onundur.
Buna karşılık kendi VATANINIZDA para vermeden tuvalet ihtiyacınızı göremez, SU içemez, toprağınızı ekemez, . Ölseniz para vermeden mezara bile giremezsiniz.
SİZİN SAHİBİNİZ , İLAHINIZ, TANRINIZ da odur.
Protestanlık ile PATRONLARININ yaptığı pazarlık sonucu böyle bir yapı gelişmiştir diyor sanırım.