06 Ağu 25 - Çar 9:09:am
Koyu Açık

Blog Post

Fikir Yorum > Fikir yorum > Hizmet Diye Diye

Hizmet Diye Diye

Dine, millete, vatana, devlete “hizmetkâr” olduğunu söyleyip öne çıkanlar, gerçekte söylediklerine mi yoksa söyledikleriyle çelişen başka şeylere mi hizmet ettiler?

Niyet okumuyor, el falına bakmıyor, kalpten geçeni bilmiyoruz elbet; zahire bakıyor, söylemle söyleneni kıyaslıyor, tarihin sunduğu ibretten istifade ediyoruz!…

İlk söz, namuslu biri ben namusluyum deyip durmaz, sadece ve her daim namuslu davranır! Bunu da reklam ve propaganda malzemesi yapmaz!

Benzer biçimde bir şeye hizmet eden biri ikide bi hizmetten bahsedip durmaz, o her neyse ona uygun olarak sorumluluğunu müdrik davranır!…

Emperyalist çağda tecrübeler ve siyasi tarih gösterdi ki, sömürgecilik bilhassa dini ve milliyetçiliği meşruiyet aracı olarak istihdam etti: İnsanları ikna etmenin en güçlü yolunu keşfetmişlerdi!…

Din hizmetine bakalım! Hizmette sınırları ve hizmetin nasıl olacağını kim belirler? Allah! Buna rağmen dine hizmet edilir mi? Edilmez!

Edildiği söylenirse ne olur? Dine değil dini istismar eden birilerinin menfaatine hizmet edilir! Ama bu durum soyut hizmet söylemiyle örtülür!…

Allah’ın insandan hizmetkâra ihtiyacı var mıdır? Yoktur çünkü emrinde melekler vardır. O halde insana düşen nedir? Allah’ın buyruklarına itaat ederek kendini kurtarması veya kendine hizmet etmesi…

Modern zamanda “dava” diye bir slogan icat edildi; uzatmadan gözler kör, kulaklar sağır, kalpleri idraksiz yapan bir söylem! Bu sayede hep birilerinin şahsi istikbali herkesin davası yapılabildi!…

Seyyid Kutup tevhidi savunduğu için idam edilirken, aynı tevhide hizmet eden ama bu hizmetinin karşılığını fazlasıyla alan Ezher şeyhi, Kutub’un cehenneme gitmemesi için tevhidi telkin ediyordu!…

Türkiye örneğinde kategorik olarak CHP karşıtı olmak, bir kültürel geleneğin dava adamlığı için yeterli sebep olageldi!

Bu karşıtlık CHP’nin hilafeti ilga, saltanatı kaldırmasıyla irtibatlıdır: Oysa zamanın İslamcıları da CHP’liler kadar cumhuriyetçi, anayasacı, meclisçi, şuracı, hürriyetçi ve musavatçıydı!

Bunların arasındaki çatışmaysa devlet imkân ve fırsatlarından kimin yararlanacağıyla ilgiliydi! İslamcılar kaybetti ötekiler kazandı!

Devran döndü sıra İslamcılara da geldi: O gün bu gündür toplumsal karşıtlık “onlar mı gelsin, onlar mı yönetsin..” temelli davaya dönüştü!

Sonradan anlaşıldı ki dava İslam’ı getirmek için değil, devlet imkânlarını ele geçirmek içindi! Nitekim 1950’den bu yana İslam’ın gelişi gözlemlenmedi! Getireceği umulanlarınsa başta kendilerinin ardından destekçilerinin İslam’a pek uymadığı izlendi!

Kim söyleyebilir, bu dava insanlarının namaz oruç kurban nikah mezhepçilik millicilik gibi geleneksel ve kültürel ibadetler dışında, ticaret meslek sanat miras komşuluk siyaset gibi emanet sayılan toplumsal işlerini İslam’a göre düzenlediğini?!…

Son söz: Dine hizmet, dini ölçüler ve sınırlarla ölçülür; bir zümrenin menfaatlerini gizlemek için hizmet maskesiyle din istihdam edilmez!

Nerdeyse her peygamber sövüldü dövüldü ve kovuldu, bazılarıysa öldürüldü! Burayı anlamalı! Dini kime bakarak öğrendiğimizi test etmeli, dine hizmet ettiğini söyleyenleri peygamberlerle ölçmeli!

Yorum Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir