15 Eyl 25 - Pts 9:09:am
Koyu Açık

Blog Post

Fikir Yorum > Fikir yorum > Ahmet Cevdet Paşa’nın Kur’an Tercümesi: 16-Nahl Suresi

Ahmet Cevdet Paşa’nın Kur’an Tercümesi: 16-Nahl Suresi

Ahmet Cevdet Paşa’nın Kur’an’ı Kerim’in metni ile birlikte tercümesi 1928 yılında Türk Neşriyat Yurdu tarafından yayınlanmış. Yakup Döğer Bey’in Latin alfabesine çevirisiyle; okuyucunun anlama zorluğu çekeceğini düşündüğümüz kelimeleri parantez içinde sadeleştirerek yayınlıyoruz. (Bu Latin alfabesine çevirinin orijinal Osmanlıca metnine ARŞİV bölümünden ulaşabilirsiniz.) https://fikiryorum.net/arsiv/ahmet-cevdet-pasa-kuran-kerim-meali-osmanca-1/)

16-Cevdet Paşa meali – Nahl Suresi

Mekke’de nazil oldu, 128 ayettir.

1- Allah’ın emri geldi. Onu istical (acele etme, sabırsızlanma) etmek, Allah’a şerik ettiklerinden münezzeh ve alidir.

2- Allah kullarından dilediğine, “Benden başka ilah yoktur. Benden ittika (korkma, çekinme) ediniz” diye inzar (sakındırma) eyleyiniz emriyle vahye hamil (taşıyan, yüklenmiş olan) melekleri indirir.

3- Gökleri ve yeri hak olarak yarattı. Şerik eylediklerinden ali (yüce) ve münezzehtir.

4- İnsanı nutfeden (meniden) halk (yaratma) etti ve o da aşikâr hasım oldu.

5- En’amı da (yaratılmış bütün mahlûkat) sizin için yarattı. Onlarda ısıtacak elbise ve sair menafi (yararlar, faydalar) vardır. Ve onlardan ekl (yemek) edersiniz.

6- Onların geldiği ve gittiği zamanlarda sizin için cemal (güzellik) ve ziynet vardır.

7- Sizin büyük zahmet ve meşakkatle ancak erişebileceğiniz beldelere yüklerinizi taşırlar. Rabbiniz Rauf (esirgeyen, merhametli) ve merhamet sahibidir.

8- Atlara, katırlara, merkeplere rakıb (binmek) olmanız için ve ziynet olarak yarattı. Ve daha bilmediğiniz şeyleri de yaratır.

9- Doğru yolu irae (yol gösterme) Allah’a aittir. Eğri yollar da vardır. Eğer dilese cümlenize hidayet ederdi.

10- O Allah’tır ki, gökten su indirdi. Onda sizin için şarap (içecek şey) ve hayvanlarınızı otlattığınız ağaç ve nebat (bitki) çıkardı.

11- O su ile sizin için mezruat (tohumlar, ekinler), zeytin, hurma bahçeleri ve üzüm bağları ve her meyvelerden inbat etti (bitirdi). Bunlarda tefekkür eden kavim için kudretimize delalet vardır.

12- Ve size geceyi, gündüzü, güneşi, ayı, yıldızları musahhar (boyun eğdirilme) kıldı. Kaffesi (hepsi, tamamı) Allah’ın emriyle musahhardırlar. Bütün bunlarda teakkul (akletme) eden kavim için delail (deliller) vardır.

13- Ve yeryüzünde muhtelif elvanı (renkleri) ve sizin için yarattığı şeyleri de musahhar (boyun eğdirilme) kıldı. Bunda da tezekkür (hatırlama, hatıra getirme) eden kavim için ayetler vardır.

14- Ondan taze et yiyesiniz ve ondan giydiğiniz hilyeti (süs eşyası) çıkarasınız için size denizi musahhar (boyun eğdirme) eden Odur. Gemiyi onda suyu yararak gider görürsün. Bu onun fazlından ticaret ve istifade edesiniz ve ona şükür eyleyesiniz içindir.

15- Sizinle temayül (eğilmek, bir tarafa yatmak) etmemesi için arzda (yeryüzünde) büyük dağlar, yolunuzu bulmanız için de yollar ve nehirler vazı (kuran, tesis eden) etti.

16- Ve alametler de koydu. İnsanlar yıldızlar ile yol yürürler.

17- Halk eden (yaratan) halk etmeyen (yaratamayan) gibi midir? Tezekkür (aklına getirme) etmez misiniz?

18- Eğer Allah’ın nimetlerini ta’dad (sayma) edersen, sayamazsın. Allah Gafur-ur Rahimdir.

19- Allah sizin gizlediğiniz ve ilan ettiğiniz şeyleri bilir.

20- Kâfirlerin Allah’tan başka taptıkları şeyler, bir şey hâlk (yaratma) edemezler ve onlar hâlk olunurlar. 

21- Onlar hayatsız ölüdürler ve nereye götürüldüklerini de idrak etmezler.

22- İlahınız, ilah-ı vahiddir (tek bir ilahtır). Ahirete iman etmeyenlerin kalpleri inkar edici ve onlar kibir ve gurur eyleyicidirler.

23- Şüphesiz Allah onların gizledikleri ve aşikâr ettikleri şeyleri bilir. Ve O kibir edenleri sevmez.       

24- Onlara, “rabbiniz ne indirdi” diye sorulsa, “geçmiş akvamın (kavimlerin) efsaneleri” derler.

25- Yevm-ü kıyamette (kıyamet gününde kendi günahlarını ve bilmeyerek izlal (alçak görme) ettiklerinin günahlarını yüklenirler. Agâh (haberli, haberdar) olun ki ne fena yüklenirler.

26- Onlardan evvel geçen kavimler mekir (tuzak) ve hile ettiler. Allah onların binalarını temellerinden söktü ve üstlerinden damları üzerlerine düştü. Ve bilmedikleri yerden onlara azap geldi.

27- Sonra yevm-i kıyamette (kıyamet gününde) Allah onları zelil edecek ve onlara, “şekavet (haydutluk, eşkıyalık) ettiğiniz şeriklerim nerede?” diyecek. İlim sahipleri, “bugün zillet ve her türlü fenalık kafirler üzerine olsun” söyleyecektir.

28- Nefislerine zulüm eder oldukları halde, melaikenin öldürdükleri adamlar inkiyad (itaat etme, boyun eğme) ve mutavaat (itiraz etmeme, boyun eğme) gösterirler ve “biz fenalık yapmadık” derler. Evet, yaptınız. Allah işlediğiniz şeyleri bilir.”

29- “Cehennemin kapılarından girin, orada muhalled (ebedi) kalacaksınız. Mütekebbirler (büyüklük taslayan, kibirli) için ne çirkin makamdır.”

30- İttika (korkma, çekinme) edenlere, “rabbiniz ne indirdi?” denildiğinde, “hayır indirdi” derler. Bu dünyada iyilik edenlere iyilik olunur. Dar-ı ahiret (ahiret yurdu) daha hayırlıdır. Muttakiler için ne güzel meskendir.

31- O mesken, girecekleri Adin Cennetidir ki, ağaçları altından nehirler akar. Onlar için orada her istedikleri vardır. Allah muttakilere böyle mükâfat eder.

32- O muttakiler ki, onları melekler vefat ettirdikleri zaman, iyilik ile muamele edip, “üzerinize Allah’ın selameti olsun, Amellerinizin mükâfatı olarak cennete giriniz” derler.

33- Kâfirler ancak onlara azap meleklerinin gelmesini veyahut rabbinin emrinin varid (gelmesini) olmasını beklerler. Onlardan evvelkiler de böyle yaptılar. Onlara Allah zulüm etmedi, velakin kendileri kendine zulüm eylediler.

34- İşlediklerinin fenalığı kendilerine isabet etti. Onunla istihza (alay) eyledikleri şey de onlara erişti.

35- Müşrikler: “Eğer Allah istemiş olsa idi ne biz ne de babalarımız Allah’tan başkasına tapmazdık. Ve onun haram eylediklerinden başka bir şeyi haram etmezdik” derler. Onlardan evvelkiler de böyle yaptılar. Resullere tebliğden başka bir şey var mıdır?

36- Biz her ümmette, “Allah’a ibadet edin ve şeytandan içtinap (kaçınma) eyleyin diye resul gönderdik. Ümmetlerden Allah’ın hidayet ettikleri olduğu gibi, üzerlerine dalaletin hak oldukları da vardır. Yeryüzünde seyahat edin ve tekzib (yalanlama) edenlerin akıbetlerinin nasıl olduğuna nazar edin (bakın).

37- Sen onların hidayetlerini şiddetli istersin. Hâlbuki Allah dalalete düşürdüğüne hidayet etmez. Onlara yardımcı yoktur.  

38- Müşrikler, “ölmüş olanları Allah bais etmez (diriltmez)” diye Allah ile yemin ettiler. Ever bais eder. Bu Onun hak olarak vadidir. Velakin insanların ekserisi bunu bilmezler.

39- Onda ihtilaf eyledikleri şeyi onlara bildirsin ve kâfirler de kendilerinin yalancı olduklarını bilsinler için bais (dirilme) olacaktır.

40- Bir şeyin olmasını murat eylediğimiz zaman, o şeye, “ol” deriz. O da derhal olur.

41- Zalim-dide (zulme uğramak) olduktan sonra hicret edenleri dünyada iyi surette iskân (bir yere yerleştirilme) ve ahiretin mükâfatı daha büyüktür. Eğer bunu bilseler.

42- O muhacirler ki, küffarın ezasına sabır ettiler ve rablerine tevekkül eylediler.

43- Biz senden evvel ancak kendilerine vahiy eylediğimiz rical (erkekler) gönderdik. Eğer siz bilmez iseniz, Ehl-i Kitap’tan sorunuz.

44- Onları mucizat (mucizeler) ve kitaplarla gönderdik. Ve sana da, nasa (insanlara) kendileri için indirilen şeyi beyan edesin diye Kur’an’ı inzal (indirme) eyledik. Belki tefekkür ederler.

45- Seyyiatı (kötülüğü) düşünüp mekir (tuzak) edenler, Allah’ın onları yere batırmasından veyahut bilmedikleri ve idrak etmedikleri yerden azabın gelmesinden emin mi oldular? 

46- Yahut onları, bir yandan bir yana döndükleri sırada, azabın helak etmesinden emin mi oldular? Onlar Allah’ı aciz eder değillerdir.

47- Yahut kendilerini havf (korku) ve hares (dilsizlik) halinde iken azabın helak eylemesinden emin mi oldular? Muhakkak rabbin Rauf (esirgeyen, merhametli) ve merhamet sahibidir.

48- Görmezler mi ki, Allah’ın hâlk eylediği (yarattığı) her şeyin gölgesi sağa ve sola uzanarak huşu ile Allah’a secde eder.

49- Ve göklerde ve yerde olan yaratılmışlar ve melekler Allah’a secde eder ve Ondan kibir etmezler.

50- Üstlerindeki rablerinden korkarlar ve emir olunduklarını işlerler.

51- Allah: “İki ilah ittihaz (edinme) etmeyiniz. Muhakkak O bir tek ilahtır. Benden korkunuz” buyurdu.

52- Göklerde ve yerde olan şeyler, Onun mülküdür. İhlas ve itaat ile mevsuf (tasvip etmek) din de Onundur. Allah’tan başkasından mı sakınırsınız?

53- Sizde nimetten her ne olursa, Allah Teâlâ’dandır. Sonra size bir zarar mes (dokunma) ederse, Ona dua edersiniz.

54- Sonra Allah o sıkıntı ve zararı sizden def ederse, sizden bir fırka rablerine şerik ederler.

55- Onlara verdiğimiz nimetlere küfür ederler. Dünyadan temettü (kar etme, kazanç) ediniz. Yakında ne olacağını bilirsiniz.

56- Onlar kendilerine rızık eylediğimiz şeylerden, bilmeyenlere hisse ayırırlar. Siz Allah’a iftira eylediğinizden sual olunursunuz.

57- Ve Allah’a kız evlat isnad ederler. Allah bundan münezzehtir. Ve kendilerine ise istediklerini verirler.

58- Ve eğer biri kız evlat ile tebşir (müjdeleme) olunur ise, gayzını (kin ve nefret) saklamaya çalışarak yüzü simsiyah olur.

59- Kendisine tebşir (müjdeleme) olunan şeyin fenalığından utanarak, halktan yüzünü saklar. “Onu hakaretle bırakayım mı, yoksa toprağa gömeyim mi?” diye düşünür. Agâh (haberli) olun ki ne fena hüküm ederler.

60- Ahirete iman etmeyenlere fena misal ve Allah Teâlâ’ya ise ala (şerefli, yüce) misal vardır. Ve O Aziz ve Hakimdir.

61- Eğer Allah nası (insanları) zalimleriyle helak etse idi, yeryüzünde zu-hayat (yaşayan canlı, mahlukat) bırakmazdı. Velakin onları bir ecel-i müsemmaya (belli bir vakte) kadar tehir (erteleme) eder. Ecelleri geldiğinde bir lahza (en kısa zaman parçası) takaddüm (öne geçme, önce olma) ve tehir edilmezler.

62- Allah için kendi nefislerine geriye gördüklerine hüküm ederler. Kendilerine iyilik ve sevap olduğuna dair lisanları yalan ile itisaf (yolsuzluk, haksızlık) eder. Nihayet onlara cehennem vardır. Çünkü onlar müfritlerdir (haddi aşan).

63- Ve Allah evvelki ümmetlere resuller gönderdi. Onlara şeytan amellerini tezyin (süsleme) etti. Bugün şeytan onların velisidir. Ve onlara elemli azap vardır.

64- Sana kitabı ancak onlara ihtilaf (ayrılık) eyledikleri şeyleri beyan eylemen için ve iman eden kavme hidayet ve rahmet olarak gönderdik.

65- Ve Allah gökten su indirdi. Ve onunla arzı mevtinden (ölümünden) sonra diriltti. İşiten kavim için bunda ibret vardır.

66- Ve sizin için enam (mahlukat) denilen hayvanlarda ibret vardır. Size onların karnında, kan ile bağırsak arasından boğazdan kolay geçen halis süt içiririz.

67- Hurma ve üzüm ağaçlarından da siz şeker ve iyi rızık ittihaz (edinme) edersiniz. Aklı başında olan kavim için bunda ayet ve ibret vardır.

68- Rabbin arıya: “Dağlardan ağaçlardan ve nasın (insanların) sizin için yaptığı şeylerden kendinize hane (ev) ittihaz (edinme) ediniz” diye vahiy etti.

69- “Sonra bütün meyvelerden yiyiniz ve münkad (tabii, itaatkâr, boyun eğmiş) olarak rabbinin gösterdiği tarike (yola) gidiniz” diye emir etti. Onun karnında muhtelif renklerde bir şerbet ve onda insanlar için şifa vardır. Tefekkür eden kavim için bunda ayetler vardır.

70- Allah sizi hâlk etti (yarattı). Sonra vefat ettirir (öldürür). Ve sizden, bildiği şeylerden hiçbir şey bilmez gibi olacak derecede uzun ömre red (dönme, döndürme)  olunanlar vardır. Allah bilici ve kadirdir.

71- Allah sizi rızık hususunda bazınızı bazınız üzerine tafzil (üstün) eyledi. Malik (sahip) olduğu köle ve cariyelere rızık vermekle tafzil (üstün) olunanlar ile onlardan mütemetti (kazanç sağlama, kar etme) olanlar rızık hususunda müsavidirler (eşittirler). Allah’ın nimetini inaden (inatla) inkâr edersiniz.

72- Ve Allah, size kendinizden zevceler ve zevcelerinizden evlatlar ve hafideler (kız torun) yarattı. Ve sizi iyi ve helal şeylerle rızıklandırdı ve onlar batıla iman eder ve Allah’ın nimetine küfür mü eylediler?

73- Ve Allah’tan başka onlara göklerden ve yerden bir şey rızık edemeyen ve ona kadir olamayan şeylere ibadet ederler.

74- Allah’a misal darb (vurma) etmeyin. Allah bilir siz bilmezsiniz.

75- Allah, hiçbir şeye kadir olmayan abd-i memluk (köle) ile tarafımızdan rızık-ı hasenle (güzel rızık) merzuk (rızıklandırma) edip ondan gizli ve aşikâr infak edeni misal verir. Bunlar müsavi (eşit) olurlar mı? Hamdın kaffesi (tamamı) Allah Teâlâ’ya mahsustur. Belki ekserisi bunu bilmezler.

76- Ve Allah biri dilsiz olup hiçbir şeye kadir olmayan ve nereye gönderse hayır ile avdet (dönme, dönüş) etmeyip efendisine sıklet (yük) olan iki rical ile misal verir. Onunla adil ile emir eden ve doğru yol üzerinde bulunan müsavi (eşit, aynı) olur mu?

77- Ve göklerin ve yerin mugayyebatını (görünmez şeyler, haller, gayb olan) Allah bilir. Kıyamet emri ancak bir göz yumup açmak kadar belki ondan daha yakındır. Allah her şeye kadirdir.

78- Ve Allah sizi hiçbir şeyi bilmez bir halde validelerinizin karnından çıkardı. Ve size kulaklar ve gözler ve kalpler yarattı. Ta ki şükür edesiniz.

79- Onlar semada musahhar (boyun eğdirilmiş) duran kuşları görmezler mi? Onları öyle ancak Allah tutar. Bunda iman eden kavim için ayetler vardır.

80- Ve Allah Teala size evlerinizden meskenler enamın (hayvanların) derilerinden seferiniz ve ikametiniz günlerinde hafif bulduğunuz haneler ve onların yünlerinden, kıllarından, tüylerinden eceliniz gelinceye kadar istifade edeceğiniz ev eşyası yarattı.

81- Ve Allah hâlk eylediği (yarattığı) şeylerden size gölgelikler ve dağlardan mağaralar ve sizi sıcaktan vikaye (koruma) eden libaslar (elbiseler) ve harpte sizi muhafaza eder elbiseler yarattı. Ve Ona teslim-i mevcudiyet (teslim olmak) edesiniz için size böylece nimetini itmam eder (tamamlar).

82- Eğer onlar senden iraz (yüz çevirme) ederlerse, sana ziyan yoktur. Sana lazım olan ancak aşikâr tebliğdir.

83- İnsanlar Allah’ın nimetlerini bilirler ve sonra inkâr ve küfür ederler. Onların ekserisi kâfirdirler.

84- O günde her ümmetten bir şahit getiririz. Sonra kâfirlere izin verilmez ve itab (azarlama) dahi olunmazlar.

85- Zalimler azabı gördükleri zaman, onlardan azap tahfif (hafifletme) olunmaz ve mühlet de verilmez.

86- Müşrikler şerik eyledikleri şeyleri gördüklerinde: “Ya rabbi! Bunlar senden başka ibadet eylediğimiz şeriklerdir” derler. Ve onlar da müşriklere cevap vererek, “muhakkak siz kaziplersiniz (yalancılarsınız)” derler.

87- O günde Allah Tealaya münkad (boyun eğme) ve teslim ve iftira eyledikleri şeylerde onlardan zayii (kaybolma) olurlar.

88- Küfür eyleyen ve insanları Allah yolundan mani edenlere, ifsat eyledikleri cihetle (yönüyle) azap üzerine azap ziyade ederiz.

89- Kıyamet gününde her ümmetten bir şahit bais (diriltme) ederiz. Seni de bunlar üzerine şahit getiririz. Ve sana her şeyi beyan ve izah eder hidayet rehberi ve rahmet ve müminlere beşaret (müjde) olarak kitap inzal (inme, indirme) eyledik.

90- Allah size adil ve ihsan ve akrabaya muavenet (yardım) ile emir ve fuhşiyattan ve kabiyahtan (kabahatlerden) ve isyandan nehiy eder. Ve tezekkür (akla getirme, düşünme) edesiniz için size vaaz eyler.

91- Vaat eylediğiniz zaman Allah’ın ahdine vefa edin. Yemini tekid (sağlamlaştırma) eyledikten sonra bozmayın. Bu ahid ve yeminde Allah’ı kefil kıldınız. Allah işlediklerinizi bilir.

92- Sağlam olarak eğirdiği ipliği tekrar bozan kadın gibi olmayın. Bir kavmi diğer bir kavimden daha kesretli (fazla, çok fazla) görmekten dolayı yeminlerinizi vesile-i hadia (hile, düzen) eylemeyin. Allah Teâla sizi onunla imtihan eder. Ve ihtilaf eylediğiniz şeyleri size kıyamet gününde beyan eyler. 

93- Eğer Allah istemiş olsa idi, sizi bir tek ümmet kılardı. Velakin dilediğini izlal (zelil) eder ve dilediğine hidayet eyler. Ve siz amellerinizden sual olunursunuz.

94- Ve yeminlerinizi aranızda aldatmaya vesile etmeyin. Ayağınız sabit olduktan sonra kayar. Ve Allah’ın yolundan halkı mani (engellemek) eylediğiniz için azabı tadarsınız ve size büyük azap olur.

95- Ve Allah’ın ahdiyle değersiz şeyleri satın almayın. Eğer bilirseniz Allah indinde (katında) olan size daha hayırlıdır.

96- İndinizde (yanınızda, katınızda) olan biter ve Allah indinde olan ise bakidir. Sabır edenlerin ecirlerini amellerinden daha iyi mükâfat ile öderiz.

97- Erkek, kadın mümin oldukları halde salih amel işleyenlere hayat-ı tayyibe (temiz, güzel hayat) verir ve ücretlerini de amellerinden daha iyisiyle öderiz.

98- Kur’an okunduğu zaman rahmetten matrud (kovulmuş) şeytandan Allah’a sığın.

99- Allah’a iman ve tevekkül edenlere, onun tasallut (hükmetme, tahakküm) kudreti yoktur.

100- Onun tasallutu onu dost ittihaz (edinme) edenlere ve onunla şerik eyleyenleredir.

101- Bir ayetin yerine diğer bir ayet getirdiğimizde – Allah indirdiği şeyi daha iyi bilir – kâfirler, “sen iftira edenlerdensin” derler. Belki onların çoğu bilmezler.

102- Deki: “İman edenleri imanlarında sabit kılmak için rehber-i hidayet (hidayet rehberi) ve müminlere beşaret (müjde) olmak üzere Kur’an’ı rabbin tarafından hak olarak ruhulkudüs (mukaddes ruh) indirdi.”

103- Onların, “Kur’an’ı Muhammed’e bir beşer talim eder” dediklerini biliriz. Bu ilhad eylediklerinin lisanı acemi ve bu ise fasih ve aşikâr arabidir.    

104- Allah’ın ayetlerine iman etmeyenlere Allah hidayet etmez ve onlara elim azap vardır.

105- O kazibi (yalanı) iftira edenler, Allah’ın ayetlerine iman etmeyenlerdir ve onlar yalancılardır.

106- İmanından sonra Allah’a küfür eden gazaba uğrar. Ancak kalbi imanla mutmain olduğu halde küfre icbar (zorlama) edilen gazaba uğramaz. Velakin sadrı (göğsü) küfür ile menşuruh (yayılmış, dağılmış) olanlara Allah tarafından gazap olunur. Ve onlara büyük azap vardır.

107- Bunun sebebi onların dünya hayatını ahirete tercih etmeleridir. Allah kafir kavme hidayet etmez.

108- Onlar Allah’ın kalplerine, kulaklarına ve gözlerine mühür vurduklarıdır. Ve onlar gafillerdir.

109- Binaenaleyh onlar ahirette ziyan edicilerdir.

110- Sonra rabbin kefereden (kâfirler) zahmet ve eziyet gördükten sonra hicret, sonra cihat edip müşkülat ve mezahime (eziyetler, güçlükler) sabır edenlere Gafur-ur Rahimdir.

111- Her nefsin kendi nefsi için mücadele ettiği ve herkese işlediği ödendiği ve onda kimseye zulüm olunmadığı günde

112- Allah, emin ve mutmain olup, her taraftan rızkı bol bol gelen, böyle iken Allah’ın nimetlerine küfür edip, Allah’ın ona açlık ve korku libasını giydirdiği karye (yerleşim yeri) ile misal darb (vurma) eder.

113- Onlara kendilerinden resuller geldi. Onu inkar ve tekzib (yalanlama) ettiler. Nefislerine zulüm eyledikleri cihetle, onları azap ahz (alma, alış) etti.  

114- Allah’ın helal ve tayyib (temiz) olarak size rızık eylediğinden yiyiniz ve eğer Ona ibadet ediyorsanız, Allah’ın nimetlerine şükür ediniz.

115- Allah size ölüyü, kanı ve domuz etini ve Allah’tan gayrı için kesileni haram etti. İsyan ve Allah’ın hududuna tecavüz kastıyla olmayarak bunlardan yemeye muztar (mecbur kalma) olana Allah Gafur-ur Rahimdir.

116- Lisanlarınızın yalana alışması dolayısıyla, Allah’a yalanla iftira etmek için, “bu helaldir bu haramdır” demeyiniz. Allah’a yalan iftira edenler iflah olmazlar.

117- Dünya istifadesi az bir şeydir. Onlara elemli azap vardır.

118- Yahudilere bundan evvel sana nakil ettiğimiz şeyleri haram ettik. Biz onlara zulüm etmedik. Velakin kendi nefislerine zulüm eylediler.

119- Sonra rabbin cehaletle fenalık edip, sonra tövbe ve halini ıslah eyleyenlere Gafur-ur Rahimdir.

120- İbrahim Allah’a münkad (boyun eğmiş, itaatkâr), hakka meyil ve batıldan müctenip (sakınan, çekinen), kendi başına bir ümmet idi. Ve müşriklerden olmadı.

121- Nimetlerine şükür edici idi. Allah onu intihab (seçme, seçilme) etti ve doğru yola hidayet buyurdu.

122- Biz ona dünyada iyilik verdik ve o ahirette Salihlerdendir.

123- Sonra sana hakka meyil ve batıldan uzak olduğun halde, “İbrahim’in dinine ittiba et (tabi ol) diye vahiy eyledik. O müşriklerden değildi.

124- Dinlerinde ihtilaf edenlere cumartesi günü haram kılındı. Rabbin kıyamet gününde onların arasında ihtilaf eyledikleri şeyde hüküm eder.

125- Hikmet ve güzel söz ile rabbinin yoluna davet et. Onlarla iyi surette ve en iyi olan şeyle mübahase (münazara, tartışma, konuşma) et. Yolundan şaşanların ve hidayete nail olanların kimler olduğuna rabbin alimdir.

126- Eğer ikab (azap, eziyet, eza) ederseniz, size ikab olunduğunun misli ile ikab edin. Ve eğer sabır ederseniz sabırlara o hayırlıdır.

127- Sabır et. Sabır Allah’ın inayeti (yardımı) iledir. Onların üstüne mahzun olma. Onların hilelerinden dolayı kalbin sıkışmasın.

128- Allah fenalıklardan sakınan ve iyilik edenlerle beraberdir.        

Yorum Bırakın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir