“Thousands of AI Authors on the Future of AI”( “Binlerce Yapay Zeka Yazarı Yapay Zekanın Geleceği Hakkında Görüşlerini Paylaşıyor”) adlı çalışma, yapay zekâ sistemleri alanında yayın yapmış 2.778 araştırmacının görüşlerine dayanan ve bu teknolojilerin geleceğine ilişkin bugüne kadar yapılmış en kapsamlı uzman anketlerinden biridir. Çalışmanın temel amacı, insan seviyesinde yapay zekâ sistemlerinin ortaya çıkış zamanı, bu sistemlerin yeteneklerinin gelişim hızı, tüm insan emeğinin otomasyonu ve söz konusu süreçlerin insanlık açısından doğurabileceği olumlu ve olumsuz sonuçlar hakkında alanın içinden gelen kolektif bir değerlendirme sunmaktır. Yazarlar, yapay zekâ sistemlerine dair tartışmaların çoğu zaman sınırlı sayıda figürün görüşlerine indirgendiğini, bu nedenle geniş ölçekli ve nicel verilere dayanan bir yaklaşımın zorunlu hâle geldiğini savunmaktadır.
Araştırma, üst düzey yapay zekâ sistemleri konferanslarında ve akademik dergilerde yayın yapmış araştırmacılara yöneltilen ayrıntılı bir anket yoluyla yürütülmüştür. Katılımcılardan, belirli yapay zekâ sistemleri yeteneklerinin ne zaman mümkün olacağına dair kesin tarihler vermeleri değil, olasılıklara dayalı zaman tahminleri sunmaları istenmiştir. Bu yöntem, teknolojik ilerlemenin doğrusal ve kesin bir seyir izlemekten ziyade belirsizlikler barındırdığı varsayımına dayanmaktadır.
Elde edilen bulgular, yapay zekâ sistemlerinin yakın vadede oldukça karmaşık görevleri yerine getirebileceğine dair güçlü bir kanaatin oluştuğunu göstermektedir. Katılımcıların önemli bir bölümü, 2028 yılı civarında yapay zekâ sistemlerinin sıfırdan bir ödeme altyapısı kurabilmesi, insan üretimiyle ayırt edilemeyecek müzik ve metinler oluşturabilmesi ve hatta kendi kendine bir dil modelini indirip optimize edebilmesi gibi görevleri en az yüzde elli olasılıkla yerine getirebileceğini düşünmektedir. Bu tahminler, yapay zekâ sistemlerinin yalnızca dar ve önceden tanımlı görevlerle sınırlı kalmayacağına dair beklentinin akademik çevrelerde yaygınlaştığını ortaya koymaktadır.
Çalışmanın en dikkat çekici sonuçlarından biri, insan seviyesinde genel yapay zekâ sistemlerine ilişkin zaman öngörüleridir. Katılımcıların ortalama değerlendirmesine göre, yapay zekâ sistemlerinin insanlardan tüm görevlerde daha iyi performans göstermesi ihtimalinin yüzde elliye ulaşması yaklaşık 2047 yılına denk gelmektedir. Bu tarih, önceki yıllarda yapılan benzer anketlere kıyasla daha erken bir dönemi işaret etmekte ve alandaki ilerleme hızına ilişkin algının belirgin biçimde değiştiğini göstermektedir. Genç araştırmacıların ve sanayiyle yakın temas hâlinde olanların daha erken tarihler öngörmesi ise beklentilerin kuşaklar ve kurumsal konumlar arasında farklılaştığını ortaya koymaktadır.
Buna karşılık, insan seviyesinde yapay zekâ sistemlerinin ortaya çıkması ile tüm insan işlerinin otomasyonu arasında önemli bir zaman farkı olduğu düşünülmektedir. Katılımcılar, tüm mesleklerin otomatik hâle gelmesi ihtimalinin yüzde elliye ulaşmasının çok daha uzak bir tarihe, yaklaşık 2116 yılına denk geldiğini belirtmektedir. Bu durum, yapay zekâ sistemlerinin bilişsel görevlerde insanı aşmasının, toplumsal, ekonomik ve kurumsal yapıların bütünüyle otomasyona geçmesi anlamına gelmediğini göstermektedir.
Araştırmada yalnızca teknik ilerleme beklentileri değil, yapay zekâ sistemlerinin insanlık üzerindeki muhtemel etkileri de kapsamlı biçimde ele alınmıştır. Katılımcıların çoğu, ileri düzey yapay zekâ sistemlerinin bilimsel keşifleri hızlandıracağı, sağlık, enerji ve iklim gibi küresel sorunların çözümüne katkı sunacağı ve genel refahı artıracağı yönünde temkinli bir iyimserlik taşımaktadır. Bununla birlikte bu iyimserlik, güçlü bir risk bilinciyle dengelenmektedir. Ankete katılan araştırmacıların yaklaşık yarısı, yapay zekâ sistemlerinin son derece olumsuz sonuçlara yol açma ihtimalini en az yüzde beş olarak değerlendirmektedir. Bu sonuç, yapay zekâ sistemleri alanının kendi içindeki aktörlerin dahi varoluşsal riskleri marjinal görmediğini göstermesi bakımından dikkat çekicidir.
Yazarlar, elde edilen bulguların iki temel gerilimi ortaya koyduğunu vurgulamaktadır. Bir yandan yapay zekâ sistemleri beklenenden daha hızlı gelişmekte, diğer yandan bu gelişmenin doğurabileceği riskleri yönetecek kurumsal, etik ve siyasal mekanizmalar aynı hızda olgunlaşmamaktadır. Bu nedenle çalışma, yalnızca daha güçlü yapay zekâ sistemleri geliştirmeye odaklanmanın yeterli olmadığını; aynı zamanda güvenlik, yönetişim ve denetim meselelerinin merkezi bir konuma yerleştirilmesi gerektiğini savunmaktadır.
Sonuç olarak bu çalışma, yapay zekâ sistemlerine dair tartışmaların artık spekülatif bir gelecek senaryosu olmaktan çıktığını ve doğrudan alanın içindeki binlerce araştırmacının ortak gündemi hâline geldiğini göstermektedir. Yapay zekâ sistemleri büyük imkânlar vaat etmekte, ancak aynı ölçüde ciddiye alınması gereken yapısal ve varoluşsal riskler de barındırmaktadır. Çalışmanın ortaya koyduğu temel çerçeve, bu ikili gerilim üzerine kuruludur.
https://arxiv.org/abs/2401.02843?utm_source=chatgpt.com
adresinden özetlenmiştir.
