”Din dili” vahyin gölgesinden hareket etmelidir…
KADIN: İnsanlığın yarısıdır, Annedir, mürebbiyedir, haladır, teyzedir, yengedir, kız kardeştir, ciğerpare olan kız evlatlardır, candır, canandır, yardır, yarendir, sırdaştır, örtüdür/EŞ’tir..
”Cehennemin çoğunluğu kadınlardandır”., ”kaşını alan aldıran kadın lanetlidir”, ”baş örtüsünün altında saçını topuz yapan kadın lanetlidir/cehennemliktir” v.b gibi kadını aşağılamak, en küçük fırsatta ya da hatalı davranışında ”lanetli-cehennemlik” görmek., kadını hiç’e indirgemek, ahlaksızlığın sebeplerini bütünüyle kadın cinsine yüklemek, kadını ikincil üçüncül mahluk konumunda varsaymak.., vahyin tanımladığı din dili de Rasûlullah’ın (a.s) dili de asla/kat’a değildir.
İslami/Fıtri//İnsani/Maruf olmayan adet-töre-kültür-gelenek-çi ya da postmodern savrulma dilini din’e yamamak ve bunun üzerinden haramlar-helaller oluşturmak ve kadın erkek tasavvuru üretmek-dayatmak, insan tekinin hem kendine hem de muhataplarına zulmetmesidir…
Erkeği-Kadını tanımlayan-YARATAN RAHMAN’DIR…
Kadın ve Erkek için adalet-merhamet., mutlu-huzurlu-sevgi ve saygı ile yoğrulmuş evlilik-aile müslimce hayatı okumanın gölgesindedir…
Mü’min ve mü’mine’nin gerçekleştireceği evlilik ve ondan neşet eden aile İslam toplumunun nüvesidir, İslam’ın hakim olduğu bir mekandır, yani “darul islam” modelinin makarrıdır. İslam ile tanış olmayanların gözünde “İslami hayatın/toplumun/yönetimin” neliğine-nasıllığına yönelik soruların cevap bulabileceği ya da ipucu verebileceği modelliklerdir.
Müslümanca inşa edilmiş evlilikler/aileler hayatı kuşanma biçimleriyle ve görünürlükleriyle doğal davetçilerdir, kadın-erkek, ebeveyn-evlat ilişkisinin İslam’a göre oluşması ve bunun görünürde yansıtılarak örnekliklerin sunulması mü’min ve mü’mine’nin üzerine ertelenemez yükümlülüktür. Dolayısıyla, güzel örnekliklerin salih amelerimiz, kötü örnekliklerin de seyyielerimiz olarak indallahda karşılık bulacağı tartışmadan varestedir.
Toplumun yarısını kadınlar oluşturmaktadır, mü’mine kadınların hayatın içinde kimliğini/kişiliğini/iffetini kuşanarak var olmaları gerekmektedir.
Onurun, izzetin, şerefin, ahlakın nasıl olduğuna/olması gerektiğine yönelik elle tutulur/gözle görülür örnekliklerini yansıtmaları gerekmektedir, bunu komşuluk ilişkileriyle, akraba duyarlılıklarıyla, sosyal hayata katılarak (meşru ortamlarda) özgüven ile göstermelidirler.
İslami mücadelenin omurgasını oluşturan davet çalışmaları içinde yer almalıdırlar. Eşleriyle yardımlaşarak cehd etmelidirler. Hayata, insana, topluma dokunan ne varsa ilgi alanları olmalı ve hanenin işlerini göz ardı etmeden ve de güçleri nispetinde mücadeleye omuz vermelidirler.
Kimlikleriyle mütenasip ve şartlar elverdiğince okumalı, imkan dahilinde üniversite ve ötesine gidebilmelidirler. Mesela; tıbbiye, edebiyat, sosyoloji, eğitim, tarih, ilahiyat v.s ilim alanlarına dahil olabilmeyi düşünebilmelidirler.