Müslümanlığın siyasi, sosyal ve iktisadi alanlarda isabetli tutum-davranışlar oluşturabilmesi için tarihi tecrübeden de istifade etmesi gereklidir.
Zira bugün içine doğduğumuz tarihin üzerimizde ve kavrayışımızdaki etkisini fark edebilmemiz aynı zamanda tarihi tecrübe ile kurulacak sıhhatli bir ilişkiyle mümkündür.
Şu halde “modern politik illüzyonun” kökenini, kendini meydana getiren koşulları ve bugün büründüğü şeklini/araçlarını tespit etmeden onun bir parçası olmaktan ve bize bulaşan unsurlarından arınmamız pek mümkün görünmemektedir.
Kabaca bu üç temel tesbit ile tarihi günümüzde Müslümanın duruşuna tecrübe, ve bu tecrübeyi günümüze aktaracak tefekkür, ve günümüzde karşı karşıya kaldığımız vakıanın ne idüğünü tesbit ve fikir necasetinden arınma olarak özetlemişsin.
Bu Müslümanca temenni maalesef bu gün tarih dolayımından pratik edilebilir durumda değil. Tarih ile yapılmak istenen bu yapmaya mecbur olunan şeyler için başka vesileler istihdam zorunluluğumuz var.
Bilgi kirliliği ve tarihi hadiseleri anlatana aktarana, onun idrakine belki de deformasyonuna mahkûmiyet sorun ve aşması cidden zor. Tarih yazımı çoğu kez olayı yeniden inşa ile sonuçlanır.
Döneminin insanları olarak Ulus devletlerin “tarih” unsurunu kendi menfaatleri doğrultusunda sistematik bir yalan mekanizmasına çevirdiği ve bu kaynaktan toplumları yönlendirmeye fırsatlar üretip durduğunu görüyoruz.
Bu propaganda gücü karşısında ifade ettiklerini 3 kelime ile formüle edersek: tecrübe, tefekkür ve tespit işlevini yaptığımızı zannederken bir propaganda dalgasının aldananlarından olmamız işten bile değildir.
Müslümanlık evrensel bir düşünce sistemidir. Fakat tarih evrenselliğin önünde çoğu kez engeldir. Tarihin dili lokal olmak durumunda kalıyor. Ve bu lokal oluş kavramsal manada bizi bir dizi zorunlu genellemelere -Müslümanlar- olarak icbar eder.(Müslümanlık kendini çok enterese etmeyenler için bu dil rahatsız edici olmaz)
Mesela Türk dediğimizde Müslümandan başka bir şey kasdetmediğimizi öteki olarak da gavur ile Amerikalıyı ifade ettiğimizi ama bir Amerikalının samimi müslüman oluşuna da kapılarımızın açık olduğunu filan ifade eden bir jargon kullanma durumunda kalırız.
Tarihi bir nevi geçmişle ilişki kurma şekli olarak ifade edersek ve zikrettiğin tecrübe, tefekkür ve tespit üçlemesini tahakkukta faydalanılacak veri şeklinde düşünürsek bunu sadece ve sadece Kur’an’daki geçmiş ümmetlere ait anlatılarla sınırlı tutmamız bir zorunluluktur.
İslam tarihi bile çoğu kez bir propaganda dizinidir. Kur’an’ın dışındaki geçmişle ilişki formatlarını da kendini tanımlamanın, hakikat anlayışının takdimi vesilesi olarak kullanmamak gerekir. Hatta Kur’an’daki geçmişle ilgili anlatıların bile hatalı kullanımları konusunda dikkatli olmak gerekir.
Başlangıç safhasında Müslümanlığın istifade etmesi gereken tecrübe: Kur’an ve sahih sünnet kaynağıyla sınırlı tutulmak hele hele düşüncede de bu konuya azami dikkat sarfetmek bir zorunluluktur. Yoksa kendini hür zanneden tarih zindanı mahkumlarından oluruz. Maazallah “yerli ve milli” diye konuşmaya başlarız.